ŞÜKRÜ KARAKUŞ´UN “SELFI”LERİ
Ruşen Eşref Yılmaz
Şükrü
Karakuş,
orta
kuşak
sanatçıları
arasında
yer
alan
çağdaş
sanat
olgusu
yönünden
benzersiz
bir
kimlik.
Uzun
yıllardan
beri
İspanya’da
yaşayan
sanatçı,
yurtiçi
ve
yurt
dışında
otuzun
üzerinde
kişisel
sergi
gerçekleştirmiş,
ikiyüzden
fazla
grup
sergilerinde
yer
almıştır.
Sanatçının
bir
çok
yapıtı,
bienallerde
sergilenmiştir.
Özel
kurum
ve
koleksiyonlarda
da
yapıtları
bulunan
sanatçının
bir
yapıtı
Barcelona
Davis
Lisboa
Mini
Müzesine
alınmıştır.
SELFIE
konseptli
sergisiyle
bu
kez
farklı
bir
temayla
görünüyor,
yeni
zamanların
yeni
koşullarını
tuvalinde
oluşturarak...
Devam
ŞÜKRÜ KARAKUŞ, MÍSTICA Y TECNO-POP
Anna Adell
En
sus
pinturas
acrílicas
Şükrü
Karaku
ş
convoca
diferentes
sistemas
de
ordenación
y
comprensión
del
mundo,
tratando
de
acoplar
la
compleja disparidad de estructuras informativas y sensitivas que nos conforman.
Lo
personal
se
imbrica
con
lo
universal,
de
modo
que
su
origen
cultural
y
geográfico
palpita
en
evocaciones
abstractas
a
la
mística
sufí
y
al
mar mediterráneo, sentidas desde el encadenamiento de distintos niveles perceptivos, desde lo micro a lo macro, de las células al cosmos.
Leer más …
ŞÜKRÜ KARAKUŞ VE SUÇ
Ayşegül Sönmez
Dali'ye
göre
en
libidinal
iştir
Guimard'ın
tasarımları.
Şimdilerde
buzdolaplarımızı
süsleyen
magnetlardaki
Paris
metro
istasyonları
tasarımlarını kasteder. Hector Guimard'ın tasarladığı kıvrımlı kent detaylarını... Bunları kıyasladığı ise modernist mimar Corbusier'dir.
Dali için “korkutucu ve yenebilir bir güzelliğe sahip”tir bu tasarımlar..
Alvar
Aalto,
1930'larda
akışkan
ve
dışavurumcu
bugünkü
İKEA
döşemelik
tasarımlarını
hatırlatan
çizgilerini
çizer.
Art
Nouveau
yaşayan
organizmaları derinden inceler. Çiçek ve fauna, stilize edilir defalarca farklı renklerde... Bazıları soyutlamaya gidecektir ister istemez.
Devam
KENDİ SÜRGÜNLÜĞÜNDEN ELEŞTİREL VE YARATICI BİR MEYDAN OKUMAYA ULAŞAN SANATÇI, ŞÜKRÜ KARAKUŞ
Yalçın Sadak
Şükrü
Karakuş
uzun
zamandan
beri
bir
sınır-dil
kuruyor.
Sınırda
değil,
sınırın
kendisi
olan
bir
dil.
Batı
epistemesinin
kurucu
ikiliklerinin
(öz/görünüş,
özne/nesne,
ben/öteki
vb.)
birbirine
çözündüğü
yerdir
orası.
Orada
eyleyen
dil
çifte
bir
varoluşa
sahiptir,
aynı
anda
hem
oraya,
hem
buraya
aittir.
Daha
doğrusu
hiçbir
yere
ait
ve
hiçbir
biçimde
var
olamamakta,
aynı
anda
iki
yakada
birden
eylemek
istediğinden,
anlam
adına
zamansal
bir
aralığı
öne
sürebilmektedir
yalnızca.
Karakuş'un
herhangi
bir
resmine
bakmak,
bakışın
sorunsallaştırıldığı
bir
sürece
dahil
olmak
demektir.
Çünkü
ona
bakan
göz
de
kendini
şu
ya
da
bu
konumda
sabitleyemeyecektir.
İçerden
kuşattığını
sandığı
anda
dışa
püskürtülmüş bulacaktır kendini, yüzleştiği yerde yitirecektir...
Devam
TOPOGRAFÍAS MISTERIOSAS
Fernando Golvano
"Una mano en un país, mi cabeza en otro y mi ojo en un tercero
Raúl Ruiz
De
Şükrü
Karakuş
también
podría
decirse
que
su
identidad
se
conforma
en
varios
países:
dos
reales,
Turquía
y
Euskadi,
y
uno
imaginario,
el
de
la
pintura.
Ese
humus
vital,
con
sus
afinidades
y
sus
colisiones,
con
sus
colores
y
tierras,
lenguas,
traducciones
ha
ido
dejando
su
impronta
en
la
pintura
de
este
artista.
Así,
exposiciones
como
“
Oksit-Óxido
”
(Estambul,
1996),
"Viajar,
perder
países"
(Donostia,
1998)
o
la
que
realizó
en Tolosa recientemente, hacen visible esa alianza entre mundos de vida, memorias, errancias y entrega a la práctica pictórica.
Leer más …
LAM ALTINDA…
Özkan Eroğlu
Şükrü
Karakuş’u
kesintiye
uğrayaraktan
da
olsa,
benimseyerek
izlediğimi
söylemeliyim.
Çünkü
ilginç
ve
o
denli
de
ciddi
bir
sanatçı
duruşu
ile
varlığını
belli
eder.
Onun
yapıtlarıyla
ilk
defa
1993’te
AKM’
deki
sergisi
sırasında
bir
araya
geldiğimi
hatırlıyorum.
O
sıralarda
serdiği
yapıtlarında
mikro
ve
makro
kozmos
kavramlarını
lam
altına
almış,
ortaya
birçok
karışık
teknikli
yapıt
koymuştu
ve
bu
yapıtların
hepsi
de
çağdaş
Türk
resmi
süreci
kapsamında
düşünüldüğünde
değişik
ve
bir
o
kadar
da
çağdaş
sanatın,
sanatçı
tarafına
özgü
deneyselliğine
nasıl
da
açık
olduğunu
gösteriyordu.
Bunun
da
ötesinde,
bir
çağdaş
sanatçı
mizacın
böylesi
değişimlere
her
daim
açık
olması
yönünde
sinyaller
vermesiyle de müthiş derecede etkilemişti beni.
Devam
ŞÜKRÜ KARAKUŞ ESTETİĞİ
Ümit Gezgin
Şükrü
Karakuş
estetiği
gelişmeci
bir
dinamik
oluşturur
kendi
bütünlüğü
içinde
bakıldığında.
Bu
gelişmeci
yapı
mikro
ve
makro
kozmos
arasında
kalan
ve
durmadan
kendi
kimliğini
ön
planda
tutmaya
gayret
sarf
eden
alanda
varlık
gösteriyor
ki,
bu
sanatsal
yaratıcılık
ve
kalıcılık
anlamında çok önemli açılımları barındırıyor.
Tam
olarak
kolay
kavranılamayan
bir
dünyanın
ressamı
olarak
duruyor
karşımızda
Şükrü
Karakuş.
Bilimin
bile
sınırlarına
ulaşamadığı
bir
makro ve mikro kozmos estetiğin sınırsızlığında tekrar kendini var etmenin yollarını araştırıyor.
Devam
CALIGRAMAS DE ÓXIDO PLURAL Y METAMÓRFICO
Fernando Golvano
"Ninguna mirada es estable o, mejor dicho, en el surco neutro de la mirada que traspasa perpendicularmente la tela, el sujeto
y el objeto, el espectador y el modelo cambian su papel hasta el infinito."
Michel Foucault sobre "Las Meninas" de Velásquez en Las palabras y las cosas
l.
Dar
forma
a
las
paradojas
y
misterios
del
cero:
quizá
sea
ésta
una
de
las
claves
creativas
de
Şükrü
Karakuş.
La
presencia
reiterada
en
sus
pinturas
de
ese
signo
numérico
-sin
valor
por
sí
mismo,
pero
que
ocupa
el
lugar
de
los
valores
ausentes
en
los
números-,
parece
revelarnos
su
voluntad
simbólica
y
conceptual.
Por
ello,
titula
"Cero
Potencia/
"a
una
obra
múltiple
en
la
que
esa
cifra,
letras
y
textos
fragmentarios
pintados
al
envés
y
en
varios
idiomas
parecen
enunciar,
en
medio
de
las
cosas,
historias
antiguas
o
modernas,
procesos
de
caza
y
fuga
de
significados, y los problemas de la representación en el arte y en el lenguaje.
Leer más …
SIFIR’IN POTANSİYEL DURUMU
Sezer Tansuğ
Hurufatına
ve
anlamına
yabancı
kalmış,
sıfır
aralığında
bir
kitap…
Bir
nesne
olarak
o
kitabın
ardında
sürüp
giden
zaman,
özgün
bir
resimsel
form alfabesiyle yakalanmaya çalışıldığında, yaşayan anların parça parça eklenerek yeni bir sıfıra yol aldığı tarihsel sürecin bilinci başlar.
Şükrü
Karakuş,
her
nesne
ve
kavrama,
o
nesne
ve
kavramın
sıfırlandığı
potansiyel
bir
aralıktan
yaklaşmak
istiyor.
Zamanın
eşit
parçalara
bölünen
ritmine
uyarcasına
resim
yüzeyi
parçalanıyor,
irili
ufaklı
dikdörtgenlere
bölünüyor.
Sıfırlanmış
her
nesne
ve
kavrama
resimsel
bir
yol
arayan
zihin,
bölünmüş
yüzeyler
önünde
yaşanan
her
reel
zamanın
akışında,
aritmetik
çoğaltımın
nesnel
karşılıklarını
dilimlenmiş
yüzey
parçalarına yansıtmayı deniyor.
Devam